TKP/ML-Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist Merkez Komitesinin Türkiye de yaşanan süreçle ilgili, e-posta kanalıyla haber merkezlerine ve basına yolladığı açıklamasını haber değeri taşıması sebebiyle izleyicilerimizle paylaşıyoruz.(AHM)
FAŞİST-GERİCİ GÜRUHA MEYDANLARI, ALANLARI DAR EDELİM!
Korkaklar sürüsü yine iş başında! PKK’nin Dağlıca’da TC güçlerine karşı 6 Eylül’de gerçekleştirdiği ve çok sayıda askeri imha ettiği operasyon sonrası “duyarlı” faşistler harekete geçti. Devletin yönlendirmesi, teşviki ve kontrolü altında yüzlerce HDP bürosu basıldı, kundaklandı. Yine bununla kalmayıp Kürtlerin işyerleri yağmalandı, Türkiye Kürdistanı illerinin ulaşım araçları taşlandı, Kürt olduğu düşünülen kişiler sokaklarda saldırıya uğradı. Bu planlanmış saldırıların, gerici-faşist-şoven toplumsal reaksiyonu güçlendirmek, pekiştirmek ekseninde örgütlendiği, planlandığı çok açıktır.
Faşist Türk devleti, savaş alanında gerilla tarafından darbelenmektedir. Kürt ulusal mücadelesi karşısında düştüğü bu zayıflığı kapatmak için Türk şovenizmini körükleyerek perdelemek, Kürt mücadelesinin gözünü korkutmak istemektedir. Türk egemenleri, bu saldırıları bir yandan Kürt düşmanlığını pekiştirmek diğer yandan ise savaşta kaybettiği moral üstünlüğü yeniden tesis etmek için kullanmaktadır. Kürtlere, yürüttükleri hak ve özgürlük mücadelesinin bir arada yaşam olanaklarını toplum nezdinde aşındırdığı, mücadelenin sürmesi halinde toplumun topyekûn iç savaş koşullarına sürükleneceği mesajını vermektedir. Bu tam anlamıyla Kürt Hareketi’nin barışçıl, bir arada yaşama siyaseti kullanılarak, Kürt hakının terbiye edilmesini içeren politik bir muhtevaya sahiptir.
Yine linç hareketleri, seçim arifesinde gündemi değiştirmek ve gerici oyların kazanılması için kullanılmaktadır. R. T. Erdoğan’ın 400 vekil verilmesi çağrısı, Devlet Bahçeli’nin gösterilecek tepkilere devlet kurumlarının tavır almaması çağrısı bu hesabın açık göstergeleridir.
Faşist diktatörlük, Kürt ulusal mücadelesi karşısında çaresiz kaldıkça gerici toplumsal kesimlerin şoven ve gerici duyarlılığını kaşımakla kalmıyor aynı zamanda hızla harekete geçirip kamuoyunu bu gerici-şoven iklim içinde tutmaya çalışıyor. Öyle ki başta Cizre olmak üzere T. Kürdistanı’nın birçok ili azgınlaşan saldırı dalgası sonucu yangın yerine dönmüş durumdadır.
Linç organizasyonlarının öncü ve motor güçleri faşist partilerin örgütlü dar kesimidir. Linç organizasyonları geniş kesimlerin katılımıyla gerçekleşen toplumsal eylemler değildir. Yüzlerle ve bazen binlerle ifade edilebilecek dar bir kesimi kapsamaktadır. Ancak bu kesime pasif destek veren bir kamuoyu da söz konusudur. Bu kesimler eylemsel duruştan uzak, kafası karışık ve belirlenmiş kamuoyu etkisinin altında kalan bir özelliğe sahiptir. Linçler kanıksatıldığı, kabul ettirildiği oranda bu kesimlerin gerici yanları güçlenmektedir. Direniş ve mukavemet eksik kaldığı oranda bu kesimler linçleri normal ve “haklı” görme eğilimindedir.
Bunun yanında bu linçlere tepki gösteren, öfke duyan azımsanmayacak bir kesim de vardır. Özellikle Kürtlere yönelik son askeri saldırganlığın gerekçesini AKP ve R. T. Erdoğan’ın iktidar hırsı ve ihtiraslarıyla bağlantılandıran, AKP ve Erdoğan karşıtı geniş bir kitle, bu durumdan rahatsız ve huzursuzdur. Bu anlamda linç eylemlerinin destek ve meşruiyeti düne göre geniş toplum kesimlerinde daha fazla zayıflamış ve gerilemiştir. Ancak bu karşıt kesimin dağınık, örgütsüz ve ne yapacağını bilemez bir durumda olduğunu da belirtmek gerekir. Özellikle linç karşıtı hareketin ve linçlere karşı mukavemet ve direnişin zayıf olması bu kesimleri cesaretli davranmaya ve demokratik direnç gösterme pratiğine seferber etmemektedir. Haklı olanın zayıf kaldığı noktada haklının destekçisi olan kesimler kendi meşru reaksiyonunu göstermede tutuk kalır.
Bu linç saldırılarına karşı komünist, devrimci, yurtsever, demokrat ve ilerici olan kesimlerin durmaksızın harekete geçmek gibi politik bir sorumluğu ve görevi vardır. Yapılanlara gösterilmeyen tepki bu güruhun cesaretini yeniden üretmesine neden olmaktadır.
Gösterilmeyen tepki, kafası karışık gerici faşist propagandanın etkisinde kalan kesimleri bu gerici-faşist rüzgarın etkisine daha fazla sokmaktadır.
Gösterilmeyen tepki, demokratik-ilerici örgütsüz-dağınık halk kesimlerinin harekete geçme eğilimini engellemektedir.
Gösterilmeyen tepki, meydanların, alanların faşist propaganda timlerine terk edilmesine neden olmaktadır.
Partimiz, parti militanlarına, taraftarlarına ve gönül vermiş halkımız başta olmak üzere tüm devrimci, demokrat ve ilerici kamuoyuna cüretle ses verme çağrısı yapmaktadır. HDP binaları başta olmak üzere Kürt halkına ve onunla bağlantılı her simgeye yönelen bu gerici-faşist harekete karşı, HDP binaları ve Kürt halkının her türlü araç ve olanakla korunması, savunulması meşru bir haktır. Faşist güruha anladığı dilden direnç göstermek devrimci görevdir.
Partimiz, sokaklarda, meydanlarda, alanlarda bu linç saldırılarını hızla protesto etmeye, karşı duruşun örgütlenmesine çağırmaktadır. Linç örgütlenmesinin baş uygulayıcısı ve sürükleyici gücü olan AKP ve MHP teşkilatlarına anladıkları dilden hızla cevap verilmelidir.
Linç kampanyasına karşı devrimci-demokratik temelde karşı
Faşist saldırılara, Kürt ulusunu boğma çabalarına karşı aktif, hızlı ve militan bir karşı duruş devrimci sorumluluktur. Bu görev geciktirilmeksizin hayata geçirilmelidir.
Faşist saldırganlığa geçit vermeyelim!
Faşist diktatörlükten hesap sorduk, soracağız!
Kürt ulusuna kalkan elleri kıracağız!
Kürt ulusu ile dayanışmak için sokağa, eyleme, örgütlenmeye!
TKP/ML MK
9 Eylül 2015
No hay comentarios:
Publicar un comentario